Medeni Kanunun 747. maddesinde düzenlenen zorunlu geçit hakkı, taşınmazından ana yola çıkmak için yeterli yolu bulunmayan malikin, bedeli karşılığında komşu taşınmazlardan geçmek için talepte bulunmasıdır. Kanun metninden anlaşıldığı gibi, taşınmaz sahibinin genel yolla bir bağlantısı yok ise, yapılacak keşif ile bu durum tespit edilecek ve komşu taşınmazlara en az müdahalede bulunulacak şekilde geçit hakkı verilecektir. Çünkü, özel mülkiyet anayasal güvence altındadır. Ancak, genel yolla bağlantısı olmayan taşınmaz sahibinin de yol ile bağlantısının kurulması zorunludur.
Maden çeşitliliği olarak ülkemiz zengin bir konumdadır. Çıkarılan madenler birçok sektörde ham madde olarak kullanılmaktadır. Bu sebeple işlenen madenler, hem faaliyetin bulunduğu şehir için hem de ülke açısından ciddi önem arz etmektedir.
Geniş kapsamlı bir faaliyeti gerektiren maden işletmeciliğinde, çıkartılan madenin ilgili yerlere sevk edilmesi için gerekli olan nakliye ihtiyacının karşılanması için, maden ocağı ile yol arasında bir bağlantının olması gereklidir. Maden ocaklarının şehir merkezinden uzakta, iç ve tepe kesimlerde, yani kırsalda yer alması sebebiyle de resmi bir kadastral yola sahip değildir. Genel olarak maden ocakları ile genel yol arasında direk bir bağlantı bulunmamakta, araçlar tarlaların içinden patika yollardan kendilerine ulaşım ağı sağlamaktadır. Bu sağlanan yollar, başkalarına ait özel mülkiyete konu tarlalar olup, özellikle maden ocağının açılışında ya da faaliyete başladıktan sonra toz, gürültü ve benzer hususlar nedeniyle bölge halkının duyduğu rahatsızlık sonucu sorunlara neden olabilmektedir.
Bu sorunlara ilişkin Maden Kanunu’nda bazı düzenlemeler yer almaktadır. Kanun düzenleyici ülkemizde çeşitli madenlerin varlığı sebebiyle madenleri gruplara ayırarak, her biri hakkında farklı düzenlemeler getirmiştir. Kanunun irtifak, intifa hakkı ve kamulaştırma başlıklı maddesinde, bazı maden grupları hakkında işletmecilerin faaliyet gösterebilmesi için imtiyazlar sağlanmıştır. Mesela, özel mülkiyete konu bir taşınmazda yer alan cevherin çıkartılabilmesi için, taşınmaz maliki ile işletmecinin anlaşamaması halinde, kamu yararı sebebiyle taşınmazın kamulaştırılarak işletmecinin faaliyeti için tahsis edebileceği ve yine su ve haberleşme gibi faaliyetin gerektirdiği ihtiyaçların karşılanması amacıyla irtifak ve intifa haklarının tesis edilebileceği kanunda düzenlenmiştir.
Ancak, kanun I. Grup madenler olarak tanımlanan inşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl, tuğla-kiremit kili, çimento kili, marn, puzolanik kayaç ve mıcır ile kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı ham maddesi için kamulaştırma kararı verilemeyeceğini belirtmiştir. Bu kapsama giren maden işletmeleri için olası genel yolla bağlantının olmaması ya da kesilmesi halinde, Maden Kanunu’nca kendilerine bir imtiyaz tanınmadığı görülmektedir. Yazımızın konusunu oluşturan zorunlu geçit hakkı açısından ise yine olumlu şeyler söylemek mümkün olmayacaktır.
Zorunlu geçit hakkına ilişkin kanun metnine yazının başında yer vermiştik. Zorunlu geçit hakkı talep edebilecek kişi, taşınmazın maliki olmak zorundadır. Taşınmazın zilyedi ya da başka bir kişi, taşınmaz lehine geçit hakkı talep edemez. Ülkemizdeki madenler incelendiğinde de her ne kadar özel mülkiyete konu sahalar bulunsa da çoğunluğu mera vasfında olan Hazine’ye ait arazilerdir. Özel mülkiyete konu olan maden sahalarının sahipleri de maden faaliyetini gerçekleştiren ruhsat sahibi olmadığı sürece yine bir anlam ifade etmemektedir.
4342 sayılı Mera Kanunu’nun ilgili maddesi “Mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy ve belediyeye aittir. Bu yerler, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. …… Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez…..” şeklinde düzenlenmiştir. Madencilik faaliyetinin yapılabilmesi için halk arasında “mera bozdurmak” şeklinde tabir edilen husus, taşınmazın mülkiyetinde bir değişikliğe neden olmamaktadır. Bu tabir, o alanda madencilik faaliyetinin yapılması için gerekli işlemlerin yerine getirilmesi anlamına gelmektedir. Mera bozdurulup madencilik faaliyetine başlansa dahi, taşınmazın mülkiyeti Devlet’e aittir.
Bu bilgiler ışığında değerlendirme yapıldığında, Hazine’ye ait alanlarda yukarıda sayılan alanlara ilişkin madencilik faaliyetinde bulunan kişilerin, faaliyette bulundukları taşınmazın maliki olmamaları ve zorunlu geçit hakkı davasının taşınmazın malikinin açabileceği bir dava olması sebebiyle, bu kişilerin zorunlu geçit hakkı davası açamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Bu konuya ilişkin bazı yargı kararlarına da yer vermek gerekecektir :
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 27/09/2005 tarihli kararında, “Hukuki nitelikleri itibariyle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olan meralar özel mülkiyete konu olamazlar. Bu nedenle de mülkiyeti Devlete ait olan yerlere ilişkin davaları Hazine açabileceği gibi meralardan yararlanma hakkı olan köy tüzel kişilikleri ve belediyelerin de dava açma hakları vardır.” şeklindeki,
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 17/01/2011 tarihli kararında, “Lehine geçit hakkı istenen 4196 sayılı parsle tapuda Hazine adına kayıtlı olup, taşınmaz üzerindeki gecekondusu nedeniyle davacıya tapu tahsis belgesi verilmiştir. Bu belge, yalnıza fiili kullanmayı belirleyen bir zilyetlik belgesidir.” şeklindeki,
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 07/11/2019 ve 13/11/2019 tarihlerinde verdiği kararlarda “Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu ha taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur.” şeklindeki kararları da açıkladığımız hususları desteklemektedir.
Bu kararların dışında, istinaf ve Yargıtay incelemesinden geçmeden kesinleşmiş ve Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce görülerek 25/02/2021 tarihinde karara bağlanmış davada, bir taş ocağı işletmecisinin genel yola çıkmak için zorunlu geçit hakkı talebi aktif husumet yokluğu nedeniyle ilk duruşmada reddedilmiştir. Aktif husumetten kasıt, maden faaliyetinin yürütüldüğü taşınmazın mülkiyetinin Hazine olması ve talepte bulunan maden işletmesinin sahada mülkiyet hakkına sahip olmaması sebebiyle, dava açma hakkının olmadığıdır.
Öyleyse böyle bir durumda, büyük yatırımlar ile faaliyette bulunan maden işletmecisi yol ile bağlantı kuramayacak mıdır? Zorunlu geçit hakkı davası ile elde edebileceği bir durum olmasa da elbette kanuni çerçeveler içerisinde bunun bir çözümü olabilir. Bu aşamada da önceki tecrübelerimiz doğrultusunda, Kayseri avukat Serkan YILMAZ Hukuk Bürosu olarak müvekkillerimize yardımcı olmak için hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmetimize devam etmekteyiz.